Sözden Sese LogoSözden Sese
ŞiirlerŞairlerHakkımızdaSSSİletişim
Sözden Sese LogoSözden Sese

Türk halk edebiyatının nadide şiirleri, şairler ve edebi sanatlar dünyasına hoş geldiniz.

Sayfalar

ŞiirlerŞairlerHakkımızdaSıkça Sorulan Sorularİletişim

İletişim

sozdensese@outlook.com

© 2025 Sözden Seseile yapıldı

Tüm Şairler

Türk halk şiirinin ustalarını tanıyın ve eserleriyle tanışın.

Dönemler

Tüm Dönemler615. Yüzyıl116. Yüzyıl217. Yüzyıl119. Yüzyıl120. Yüzyıl121. Yüzyıl0
Pir Sultan Abdal - Şair

Pir Sultan Abdal

16. YüzyılSivas

Pir Sultan Abdal, 16. yüzyılda yaşamış önemli bir Alevi-Bektaşi halk şairidir. Asıl adı Haydar olduğu tahmin edilmektedir. Sivas'ın Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz köyünde doğduğu kabul edilir. Anadolu’da halk arasında büyük saygı gören Pir Sultan, hem tasavvufi hem toplumsal içerikli şiirleriyle tanınır. Şiirlerinde adalet, eşitlik, halk sevgisi, özgürlük gibi temaları işleyen Pir Sultan Abdal, dönemin yöneticilerine ve haksızlıklara karşı cesurca söz söylemiştir. Bu nedenle Osmanlı yönetimiyle ters düşmüş, sonunda Hızır Paşa tarafından idam edilmiştir. Eserleri genellikle nefes, deyiş ve semah türlerindedir. Pir Sultan’ın dili sade ve halkın anlayabileceği biçimdedir. Şiirleri yüzyıllar boyunca sözlü gelenekle aktarılmış ve Alevi-Bektaşi inancının önemli bir parçası olmuştur. Pir Sultan Abdal, hem bir halk ozanı hem de bir inanç önderi olarak Anadolu kültür tarihinde derin izler bırakmıştır.

1480 - 1550
Şah Hatayi - Şair

Şah Hatayi

16. YüzyılErdebil

Şah Hatayi, Safevi Devleti’nin kurucusu ve ilk hükümdarı olan Şah İsmail’in (1487–1524) mahlasıdır. Hem bir devlet adamı hem de önemli bir Alevi-Bektaşi ozanı olarak tanınır. 1487 yılında İran'ın Erdebil şehrinde doğmuştur. Türkçe, özellikle Azeri Türkçesiyle yazdığı şiirleriyle Alevi-Bektaşi edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olmuştur. Şah Hatayi mahlasıyla yazdığı şiirlerinde tasavvufi aşk, Allah sevgisi, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'e bağlılık temalarını işler. Şiirleri sade, içten ve halkın anlayabileceği bir dille yazılmıştır. Alevi-Bektaşi topluluklarında çok sevilmiş, nefes ve deyişleri cem törenlerinde söylenegelmiştir. Siyasi kimliğiyle Osmanlı ile girdiği mücadeleler kadar, şiir ve inanç önderliği yönüyle de Anadolu’da büyük bir etki bırakmıştır. 1524 yılında vefat eden Şah Hatayi, hem bir padişah hem de bir halk ozanı olarak hatırlanır. Onun şiirleri, yüzyıllar boyunca sözlü kültürle yaşatılmıştır.

1487 - 1524
Kul Himmet - Şair

Kul Himmet

17. YüzyılTokat

Kul Himmet (16. yüzyıl sonu – 17. yüzyıl ortaları), Alevi-Bektaşi geleneğinin önde gelen halk ozanlarından biridir. Doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmemekle birlikte, Pir Sultan Abdal’dan sonraki kuşakta yer aldığı kabul edilir. Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Çevreli (eski adıyla Hubyar) köyünde doğduğu düşünülmektedir. Tasavvufî düşünceye derinlemesine hâkim olan Kul Himmet, Hz. Ali sevgisini, Hakk’a bağlılığı, adaleti ve halkın yaşadığı zulmü dizelerinde dile getirmiştir. Dili sade, içten ve etkileyicidir. Şiirlerinde genellikle dörtlük nazım birimi ve hece ölçüsü kullanmıştır. Hem öğüt verici hem de coşkulu bir söyleyişi vardır. Kul Himmet, "Yedi Ulu Ozan" arasında sayılır ve özellikle Alevi-Bektaşi inancının sözlü kültüründe önemli bir yere sahiptir. Bazı kaynaklara göre Taptuk Emre ocağına bağlıdır, bazı kaynaklarsa Hubyar Ocağı’yla ilişkili olduğunu belirtir.

1575 - 1650
Aşık Veysel - Şair

Aşık Veysel

20. YüzyılSivas

Aşık Veysel, 25 Ekim 1894 tarihinde Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğmuştur. Asıl adı Veysel Şatıroğlu’dur. Yedi yaşındayken geçirdiği çiçek hastalığı nedeniyle iki gözünü de kaybetmiş, bu olay hayatının dönüm noktası olmuştur. Görme engelli oluşu onu iç dünyasına yöneltmiş, duygu ve düşüncelerini saz ve söz aracılığıyla dışa vurmasına vesile olmuştur. Babasının ona hediye ettiği bağlama sayesinde halk ozanlığıyla tanışmış ve zamanla kendi şiirlerini yazmaya başlamıştır. Aşık Veysel’in şiirlerinde aşk, doğa, insan, vatan, ölüm, Atatürk ve yaşam gibi konular sade ama derin bir dille işlenmiştir. O, duygularını genellikle halkın anlayabileceği yalınlıkta ama evrensel anlamda güçlü imgelerle aktarmıştır. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerini bağlama eşliğinde seslendirmiş ve Anadolu insanının sesi olmuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra özellikle Köy Enstitüleri'nde görev alarak halkla birebir temas kurmuş, eğitici ve öğretici yönüyle de büyük takdir kazanmıştır. Veysel, “Uzun İnce Bir Yoldayım”, “Benim Sadık Yarim Kara Topraktır”, “Dostlar Beni Hatırlasın” ve “Güzelliğin On Para Etmez” gibi unutulmaz eserleriyle Türk halk edebiyatının zirve isimlerinden biri haline gelmiştir. Şiirlerinde sadece bireysel duygular değil, toplumsal mesajlar da ön plandadır. Hayat felsefesi, doğayla uyum, insan sevgisi ve kaderle barış içinde yaşama arayışı onun dizelerinde hissedilir. 21 Mart 1973 tarihinde doğduğu köy olan Sivrialan’da hayata veda eden Aşık Veysel, arkasında yalnızca eserler değil, aynı zamanda güçlü bir kültürel miras bırakmıştır. Bugün onun adıyla anılan okullar, müzeler, parklar ve anma etkinlikleri, halkın belleğindeki yerini koruduğunun bir göstergesidir. Aşık Veysel, Türk halk edebiyatının yaşayan vicdanı, halkın diliyle konuşan büyük bir ozan olarak hafızalarda yaşamaya devam etmektedir.

1894 - 1973
Noksani - Şair

Noksani

19. YüzyılErzurum

Erzurumlu Noksani (18. ve 19. yüzyıllar), Alevi-Bektaşi inancına bağlı, Erzurum'da yaşamış önemli bir halk ozanıdır. "Noksani" mahlasını kullanan başka şairler olması nedeniyle, bu özel ismin, 18. yüzyıl sonlarında Erzurum'da doğduğu düşünülen asıl adı İbrahim olan bu ozanı işaret ettiği unutulmamalıdır. İbrahim Efendi, iyi bir medrese eğitimi almış ve "İnce Molla" olarak tanınmıştır. Mesleği tekke şairliği olmakla birlikte, geçimini küçük bir bakkal dükkânından sağlamıştır. Hayatındaki en önemli dönüm noktası, otuz yaşında iken Elazığlı Sadık Dede'ye bağlanması ve irşad olmasıdır. Sadık Dede'nin dokunuşuyla ruhen uyanan İbrahim, şiir söylemeye başlamış ve şeyhi tarafından kendisine "Noksani" mahlası verilmiştir. Bu mahlasın, Sadık Dede'nin kendi yaşadığı bir olay sonrası alçakgönüllülüğü ve kusurları bilmeyi sembolize ettiği düşünülür. Noksani, şiirlerinde hem hece hem de aruz vezinlerini kullanmıştır. Dili genel olarak sade olsa da, Alevi-Bektaşi inancına özgü tasavvufi terimlere yer vermiştir. Şiirlerinin ana teması Alevilik inancı, tasavvufi düşünceler (özellikle Hakk'ı insanda görme) ve dünyanın geçiciliğidir. Hurufilikten de etkilendiği görülür. Devriye, nutuk, düvaz imam, nefes gibi tasavvufi halk edebiyatı türlerinde başarılı eserler vermiştir. Başlıca eserleri, şiirlerinin toplandığı "Erzurumlu Halk Ozanı Noksani Baba Divanı" ve On İki İmam'a övgüler içeren "Duaz-ı İmam"dır. Bu eserler, onun Alevi-Bektaşi inancına dair derin bilgisini ve tasavvufi bakış açısını yansıtır. Şiirleri ve diğer metinleri çeşitli araştırmacılar tarafından derlenerek yayımlanmıştır. Erzurumlu Noksani, Türk halk edebiyatında, özellikle Alevi-Bektaşi geleneği içinde önemli bir yere sahiptir. Şiirleri, dönemin inanç ve düşünce dünyasını anlamak için değerli kaynaklar arasında yer alır. Nesimi, Hatayi, Pir Sultan Abdal gibi önemli tasavvufi şairler geleneğinin bir temsilcisi olarak kabul edilir.

? - ?
Nesimi - Şair

Nesimi

15. YüzyılAzerbaycan

Seyyid Nesimi, 14. yüzyılın sonları ile 15. yüzyılın başlarında yaşamış olan, Türk-İslam dünyasında önemli bir tasavvuf şairidir. Gerçek adı İbrahim olup, Nesimi, ona halk arasında verilen unvandır. Azerbaycan'da doğmuş ve büyük ihtimalle yaşamının çoğunu orada geçirmiştir. Nesimi, özellikle Hurufilik akımına bağlı bir şair olarak tanınır. Seyyid Nesimi, mistik bir anlayışa sahip olup, insanın Tanrı'ya olan yakınlığını ve her bireyin içindeki ilahi hakikati vurgulamıştır. Şiirlerinde, tasavvufun derinliklerine inerek insan ruhunun arayışını dile getirmiştir. Nesimi'nin en bilinen özelliği, her şeyin özündeki birliği ve aşkı savunmasıdır. Bu yüzden, onun şiirleri hem dinî hem de felsefi derinlik taşır. Seyyid Nesimi, aynı zamanda Türkmen şairleri arasında da önemli bir yer tutar. Şiirlerinde aşk, Tanrı sevgisi ve insanın varoluşsal soruları gibi temaları işler. Nesimi'nin şiirlerinde kullanılan dil, dönemin Farsça ve Türkçesi arasında bir köprü kurar. Sonuçta, Nesimi'nin tasavvufi şiirleri sadece dönemi değil, sonraki kuşakları da etkilemiş ve bugün de pek çok kişi tarafından saygıyla anılmaktadır. 1417 yılında, dönemin siyasi ve dini baskıları nedeniyle Halep'te idam edilmiştir.

1369 - 1417