Ötme bülbül ötme şen değil bağım Dost senin derdinden ben yana yana Tükendi fitilim eridi yağım Dost senin derdinden ben yana yana Deryadan bölünmüş sellere döndüm Ateşi kararmış küllere döndüm Vakitsiz açılmış güllere döndüm Dost senin derdinden ben yana yana Haberim' duyarsın peyikler ile Yaramı sarsınlar seyikler ile Kırk yıl dağda gezdim geyikler ile Dost senin derdinden ben yana yana Pir Sultan Abdal'ım doldum eksildim Yemeden içmeden sudan kesildim Zülfün kemendine kondum asıldım Dost senin derdinden ben yana yana
Pir Sultan Abdal’ın “Ötme bülbül ötme şen değil bağım” mısrasıyla başlayan bu şiiri, yalnızca bir aşkın değil, aynı zamanda derin bir tasavvufi arayışın, bir halkın acısının ve bir hakikatin haykırışıdır. Şiir boyunca kullanılan imgeler; doğayla iç içe, yanık bir sevdanın, ilahi bir aşkın ve dertle yoğrulmuş bir yaşamın sembolleridir.
“Ötme bülbül ötme şen değil bağım”
Bülbül, klasik halk ve tasavvuf edebiyatında aşkı ve sevgiliyi simgeler. Ancak burada şair, bülbülün ötmesini istemez. Çünkü bağı —yani iç dünyası, yurdu veya toplumsal düzeni— artık şen değildir. Bu, bir yıkımın, bir ayrılığın ya da toplumsal acının ifadesidir.
“Tükendi fitilim, eridi yağım”
Mum metaforu üzerinden verilen bu dize, aşk uğruna yavaşça tükenen bir varlığı anlatır. Bu fedakârlık, dünyevi bir sevgiliden öte, Hakk’a duyulan ilahi aşkın tezahürüdür. Pir Sultan, bu yolda kendini harcamaya razıdır.
“Deryadan bölünmüş sellere döndüm
Ateşi kararmış küllere döndüm
Vakitsiz açılmış güllere döndüm”
Şair burada, doğanın güçlü imgeleriyle kendi içsel dönüşümünü anlatır. Büyük bir deryadan ayrılmış bir sel, yönünü şaşırmış bir arayışı simgeler. Ateşi sönmüş küller, yaşanmış acıların izidir. Vakitsiz açan güller ise, olgunlaşmadan yaşanan sıkıntılara, zamanından önce çekilen acılara işaret eder.
“Kırk yıl dağda gezdim geyikler ile”
Bu dize, Alevi-Bektaşi kültüründe önemli ve kutsal sayılan geyik motifini içerir. Geyik, masumiyetin, saflığın ve ilahi varlığın sembolüdür. Rivayetlerde Hızır ve diğer erenler bazen geyik suretinde görünür. Bu yönüyle “geyikler ile dağda gezmek”, yalnızca bir doğa içinde inziva değil, aynı zamanda erenlerle bir arada olmanın, kutsal bir yolculuğun ifadesidir. Şair, bu yolla hakikati arayan bir derviştir.
“Zülfün kemendine kondum asıldım”
Sevgilinin “zülfü” burada sadece dünyevi bir aşık değil, Hakk’ın cezbedici yönüdür. “Kemend” yani kement, tuzak anlamındadır. Bu tuzağa isteyerek yakalanmak, şairin ilahi aşka olan teslimiyetini gösterir. Kendini bu aşkın eline bırakmak, tasavvufta ermenin ve fenafillah’a ulaşmanın yoludur.
Pir Sultan Abdal, bu şiirinde bireysel bir aşkı değil, hakikate ulaşma yolunda çekilen acıları ve halkının yaşadığı zulmü dile getirir. Her dize, hem tasavvufi hem toplumsal bir anlam taşır. Alevi inancına ve Anadolu halk kültürüne derinden bağlı olan bu dizeler, hem bir isyanın hem de bir teslimiyetin ifadesidir.
“Ötme Bülbül Ötme”, yalnızca bir ağıt değil, aynı zamanda bir direniş, bir yakarış ve ilahi aşkla yoğrulmuş bir haykırıştır.
Pir Sultan Abdal