Ezel bahar olmayınca Kırmızı gül bitmez imiş Kırmızı gül bitmeyince Sefil bülbül ötmez imiş Bülbüller gelir ötmeye Güle sarılıp yatmaya Bahçıvan gülü satmaya Gül kadrini bilmez imiş Bağçıvan satma bu gülü Haramdır parası pulu Ağlatma sefil bülbülü Gözyaşını silmez imiş Yılda bir gün ziyan olur Dost yoluna talan olur Bazı insan hayvan olur Hayvan adem olmaz imiş Şah Hatayi'm ölmeyince Tenim turab olmayınca Dost dosttan ayrılmayınca Dost kadrini bilmez imiş
Şah Hatayi’nin bu şiiri, doğa imgeleriyle süslenmiş derin tasavvufi ve ahlaki mesajlar içerir. Şair, gül ve bülbül metaforlarını kullanarak sevgi, sadakat ve hakikat arasındaki bağları işler. Gül olmadan bülbülün ötmemesi, aşkın ve ilahi hakikatin ortaya çıkmadığı bir dünyada insan ruhunun da neşesiz, eksik kaldığını gösterir.
Şiirin ikinci kıtasında bahçıvanın gülü satması, kutsal olanın maddi çıkara dönüştürülmesini eleştirir. Gül, burada hem sevgiliyi hem de hakikati temsil eder. Bahçıvan, hakikatin kıymetini bilmeden onu pazarlamaya kalkışır; bu da toplumda kutsal olanın değersizleştirilmesine dair ince bir eleştiridir.
Şair, bülbülün gözyaşlarını silemeyecek kadar acı çektiğini vurgulayarak, manevi aşkın, sadece bir kavuşma ümidiyle değil, ayrılık ve acıyla da yoğrulduğunu hatırlatır. Gülün para ile satılması haram olarak nitelendirilirken, aşkın ve hakikatin ölçülemeyecek kadar yüce olduğu ifade edilir.
Dördüncü kıtada yer alan “Bazı insan hayvan olur, hayvan adem olmaz imiş” dizesiyle şair, insan olmanın sadece fiziki bir varlık olmadığını, insanlık vasıflarının ahlak, vicdan ve irfanla kazanıldığını söyler. Gerçek insanlık, dostluk ve sevgiyle yoğrulmuş bir yürekle mümkündür.
Son dörtlükte, Hatayi kendine atıfta bulunur. Ölüm ve ayrılık olmadan, dostluğun ve kıymetin anlaşılmadığını dile getirir. İnsanlar, bir şeyin yokluğunda onun değerini kavrar. Bu yönüyle şiir, sadece bireysel değil, toplumsal bir uyarı ve öğüttür. Dili sade ama anlamı derin olan bu eser, Alevi-Bektaşi geleneğinin güçlü temsillerindendir.
Şah İsmail Hatayi