Bana medet senden olur efendim Aşılmaz dağların ardında kaldım Eller dosta doğru çeker göçünü Elsiz viranede çöllerde kaldım Sana derim sana ey kaşı kare Artıyor eksilmez sinemde yâre Bir aşinam yok ki hâlımı sora Yalanlı dolanlı dillerde kaldım Sabahtan sabahtan semah tutarım Dosta kadar gider benim katarım Baykuş gibi viranede öterim Gel gör ne perişan hallerde kaldım Pir Sultan Abdal'ım ben de gülmedim Aradım derdime derman bulmadım Yol nereden gelir gider bilmedim Kesildi kervanım bellerde kaldım
Pir Sultan Abdal’ın “Bana Medet” adlı şiiri, derin bir içsel yalnızlığı ve manevî bir arayışı dile getirir. Şair, aşılması zor engellerin ardında kalan bir ruhun feryadını dile getirirken, bir yandan da dünyadan uzaklaşmışlığın acısını yansıtır. Dostlar bir bir çekip giderken kendisi viranelerde, çöllerde kalmıştır; bu, hem fiziksel bir yalnızlığı hem de manevi terk edilmişliği simgeler.
Şiirdeki her dörtlük, artan bir umutsuzluk ve kırılganlık taşır. "Sana derim sana ey kaşı kare" gibi kişisel hitaplar, bir aşk veya kutsal bir varlıkla konuşma izlenimi verirken, “semâh tutmak”, “dosta doğru kervan çekmek” gibi imgeler Alevi-Bektaşi inancının mistik ögelerine atıfta bulunur. Şairin “gel gör ne perişan hallerde kaldım” deyişi, onun hem toplumsal hem bireysel düzeydeki dışlanmışlığını ve çözülmemiş çelişkilerini gözler önüne serer.
Son dörtlükte, Pir Sultan Abdal artık gülmediğini, derdine çare bulamadığını ve yolunu kaybettiğini söylerken; bu, hem yaşamın çıkmazlarına hem de hakikate ulaşamamanın verdiği hüzne güçlü bir ağıttır. Şiir, sade dili ve derin anlamlarıyla Anadolu halk şiirinin en dokunaklı örneklerinden biridir.
Pir Sultan Abdal