Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam Gevher-i lâmekân benem, kevn ü mekâna sığmazam Arş ile ferş ü kâf ü nun bende bulundu cümle çün Kes sözünü vü epsem ol, şerh ü beyana sığmazam Kevn ü mekândır ayetim, zatıdürür bidayetim, Sen bu nişan ile beni bil ki nişana sığmazam Kimse güman ü zann ile olmada Hakk ile biliş, Hakk’ı bilen bilir ki ben zam ü gümana sığmazam Surete bak ve mâniyi suret içinde tanı kim Cism ile can benem veli cisme vü cana sığmazam Hem sedefem hem inciyem, haşr ü Sırat esinciyem Bunca kumaş ü raht ile ben bu dükkâna sığmazam Genc-i nihan benem ben üş, ayn-i ayan benem ben üş, Gevher-i kân benem ben üş, bahre vü kâna sığmazam Gerçi muhit-i âzamem, âdem adımdır âdemem Tur ile kün fekân benem, ben bu mekâna sığmazam Can ile hem cihan benem, dehr ile hem zaman benem, Gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamana sığmazam Encüm ile felek benem, vahy ile hem melek benem, Çek dilini vü epsem ol, ben bu lisana sığmazam Zerre benem güneş benem, çar ile penc ü şeş benem, Sureti gör beyan ile çünki beyâna sığmazam Zat ileem sıfat ile, gülşekerem nebat ile, Kadr ileem berat ile, beste dehana sığmazam Nâre yanan şecer benem, çarha çıkan hacer benem, Gör bu odın zebanesin, ben bu zebana sığmazam Şehd ile hem şeker benem, şems benem, kamer benem, Ruh-u revan bağışlaram, ruh-u revana sığmazam Tir benem, keman benem, pir benem, civan benem, Devlet-i cavidan benem, ine vü âna sığmazam Gerçi bu gün Nesimi’yem, Haşimi’yem, Kureyşi’yem, Benden uludur ayetim, ayete şana sığmazam
Şeyh Nesimi’nin “Ben bu cihana sığmazam” mısraıyla başlayan bu şiiri, tasavvufi düşüncenin en çarpıcı ve derin örneklerinden biridir. Şiirdeki "ben" ifadesi, bireysel bir benlikten ziyade, evrensel bir hakikati, Tanrısal özü temsil eder. Bu "ben", iki cihanı da içine alan ancak hiçbir kalıba sığmayan ilahi bir varoluştur.
Nesimi, kendisini kevn ü mekânın (varlık ve mekânın) ötesinde konumlandırarak insan-ı kâmil anlayışını ortaya koyar. Bu anlayışa göre, insan, Allah’ın sıfatlarının ve isimlerinin yeryüzündeki yansımasıdır. Dolayısıyla “ben bu mekâna sığmazam” ifadesi, Tanrı’nın insan suretinde tecellisini dile getirir.
Şiirde geçen “surete bak ve mânâyı suret içinde tanı” dizesiyle, okuyucuya görünenin ötesine bakması öğütlenir. Suret sadece bir kabuktur; esas olan, onun içindeki manadır. Bu düşünce, tasavvufta sıkça karşılaşılan, "batın"ı (içsel anlamı) görmeye yönelik bir çağrıdır.
Hurûfîlik inancının izleri de şiirin birçok yerinde görülür. Harfler ve kelimeler kutsaldır; çünkü evrendeki sırlar onlarda gizlidir. Şairin, “ayetim benden uludur, ayete şâna sığmazam” demesi, bu ilahi sırra olan bağlılığının ve kendisini ayetlerin bile anlatamayacağı bir hakikat olarak görmesinin göstergesidir.
Nesimi’nin şiiri yalnızca bir düşünce manifestosu değil, aynı zamanda bir aşk çığlığıdır. Bu aşk öylesine yoğundur ki, akla, zamana, mekâna, söze ve maddeye sığmaz. Çünkü aşk, Allah’ın sırrıdır. Bu yüzden şair her şeyin “kendisi” olduğunu söyleyerek teklik içinde çokluğu, çokluk içinde birliği dile getirir.
Sonuç olarak, bu şiir, varlığın birliğini ve insanın ilahi hakikate açılan bir kapı olduğunu vurgular. Nesimi, kelimelerin ötesinde bir benlikle konuşur; bu benlik cihana sığmaz, çünkü o, cihanın özüdür.
Seyyid Nesimi